DAÜ DR. FAZIL KÜÇÜK TIP FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ KOAH VE AKCİĞER KANSERİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMALARDA BULUNDU

HALKLA İLİŞKİLER VE MEDYA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN BİLDİRİLMİŞTİR;

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ve Yoğun Bakım Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Derya Kocakaya, Dünya KOAH Günü ve 17 Kasım Dünya Akciğer Kanseri Farkındalık Günü ile ilgili açıklamalarda bulundu. Dr. Kocakaya yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

 

“KOAH ve Akciğer Kanseri: Sigara Nedenli İki Önemli Hastalık”

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), hava yollarının süreğen ve tıkayıcı bir hastalığı olup hava yollarında, başta sigara olmak üzere zararlı gaz veya parçacıkların oluşturduğu iltihabi yanıt sonucu gelişir. İlerleyici bir hastalık olması sebebi ile artan iltihabi durum hava yollarında daralmaya neden olmakta ve tedavi edilmediği durumda akciğer dokusunda sebep olduğu kalıcı hasar nedeniyle geri dönüşümsüz sonuçlar doğurmaktadır.

 

Akciğer kanseri ise, akciğer dokusundaki hücrelerin anormal çoğalması sonucu gelişir. Vücudumuzun genetik mirasını belirleyen DNA yapısındaki değişimle başlayan süreç, çevresel faktörler ile tetiklenir. Akciğer kanserindeki en önemli tetikleyici ise yine sigaradır. Ülkemizde akciğer kanserlerinin %90’dan fazlasının nedeni sigaradır. Aktif sigara içicilerinde akciğer kanseri riski, hiç sigara içmeyenler veya sigara içmeyi bırakanlara oranla daha yüksektir.

 

Ülkemizde erken yaşlardan itibaren sigara içilmeye başlanması ve özellikle uzun süreli ve yoğun sigara tüketimi nedeni ile hem KOAH hem de akciğer kanseri sıklığı giderek artmaktadır. Kırk yaş üzeri erişkinlerde KOAH sıklığı yaklaşık %20 iken, akciğer kanseri görülme sıklığı ise erkeklerde %26 kadınlarda ise %18’ e ulaşmıştır.

 

2002 yılından beri Dünya Sağlık Örgütü ve Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalıkları Küresel Girişimi önderliğinde “Dünya KOAH Günü” olarak kabul edilen Kasım ayının üçüncü çarşambası, bu yıl aynı zamanda 17 Kasım “Akciğer Kanseri Farkındalık Günü” ile aynı güne denk gelmiştir. Her iki hastalık açısından bakıldığında; hem çok ciddi şikayetlere neden olmaları hem de yaşam süresi ve yaşam kalitesi üzerine olan ciddi etkileri nedeni ile hastalık farkındalığının ve erken tanı oranlarının artması günümüzde çok önem taşımaktadır. Erken tanı için de öncellikle hastalıktan şüphe etmek ve tanıyı kesinleştirecek tetkikleri hızla yapmak gereklidir. Bu nedenle bu iki hastalık ile ilgili hastalarda görülebilecek yakınmalar, tanı için yapılması gerekenler, risk faktörleri ve tedavi seçenekleri hakkında toplumun bilgilendirilmesi ana hedefler arasında yer alır.

 

KOAH’ta en sık görülen şikayetler öksürük, balgam ve nefes darlığıdır. Öksürük ve balgam yakınmaları aktif sigara içicileri tarafından genellikle normal kabul edildiğinden doktora bu nedenle başvuru çok azdır. Çoğunlukla zaman içinde önce ağır eforla olan, ilerleyen aşamalarda ise hafif eforla dahi ortaya çıkan nefes darlığı ve efor kapasitesinde kısıtlanma en

sık doktora başvuru nedenidir. Kırk yaş üzerinde, sigara içmiş ya da içmekte olan veya çevresel ortamda zararlı gaz veya tozlara maruz kalan kişilerde kronik öksürük, balgam ve nefes darlığı olması halinde mutlaka solunum fonksiyon testi yapılmalıdır. İlerleyici bir hastalık olan KOAH, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalıktır. Sigara içen bir kişi KOAH tanısı aldığında yapması gereken ilk şey sigarayı bırakmaktır. Ayrıca, diğer zararlı toz ve dumandan uzak durması, grip ve zatürre aşılarını yaptırması, şikayetlerine yönelik nefes yoluyla uygulanan ilaçların kullanımı ve fiziksel olarak aktif bir yaşam biçiminin uygulanması, hastalığın tedavisi ve ilerleyişini önlemek adına önem taşımaktadır.

 

Akciğer kanserinin neden olabileceği şikayetlerin oluşumu için genellikle 1 yıldan uzun bir süre geçer ve hastalık ileri evreye gelinceye kadar fark edilmeyebilir. Hastalığın erken döneminde ortaya çıkan şikayetler genellikle ayırt edici özellikleri olmayan şikayetler olduğundan hastalar tarafından önemsenmez veya başka nedenlere bağlı olduğu düşünülür. Özellikle sigara içen bireyler, öksürük gibi çok sık görülen bir şikâyetin ciddi olabileceğini düşünmediklerinden dikkate almazlar. Ne yazık ki bu durum tehlikeyi arttıran önemli bir faktördür. Bazı hastalar ise başka nedenlerle çekilen görüntülemeler ile rastlantısal olarak tanı alır. Akciğer kanserinin belirtileri tümörün akciğer içindeki yerine, büyüklüğüne, yayılım gösterdiği yerlere ve yayılımın derecesine göre değişebilir. Tümörün kendisine ve yayılımına bağlı olarak en sık görülenler öksürük, göğüs ve sırt ağrısı, kanlı balgam, nefes darlığı, ses kısıklığı, yutma güçlüğü, boyun ve yüzde şişlik, hırıltılı solunum ve tekrarlayan akciğer enfeksiyonları sayılabilir.

 

Tümörün akciğer dışı yayılımına bağlı olarak ise baş ağrısı, bulantı, kusma, denge bozukluğu, kemik veya eklem ağrısı, halsizlik, iştah azalması ve açıklanamayan kilo kaybı, yorgunluk gibi yaygın görülebilen şikayetler gözlenebilir. Tanı için özellikle risk faktörü olan bireylere öncelikle akciğer grafisi çekilmesi, şüphe edilmesi halinde ise bilgisayarlı tomografi (BT) ile değerlendirme yapılması gerekir. BT ile hastalığın yerinin tespiti sonrası, hastalıklı dokudan örnek alınması (biyopsi) işlemi için uygun yönteme karar verilir. Bazen bronkoskopi denilen ucunda ışık bulunan ince bir hortum aracılığı ile ağız veya burun yolu ile hava yolları incelenir ve doku parçaları alınır. Bazen de tomografi kılavuzluğunda deri geçilerek bir iğne yolu ile dokudan biyopsi (iğne biyopsi) alınabilir. Akciğer etrafındaki zarda sıvı birikimi olması halinde bu sıvıdan da örnek alınabilir (torasentez). Bu gibi yollar ile tanı konulamadığı durumlarda cerrahi yollar ile de örnek alınması gerekebilir. Alınan bu dokuların deneyimli bir patolog tarafından incelenmesi ve yapılan özel boyalar ile tümörün tipine karar verilmesi tanıyı kesinleştirir. Manyetik rezonans (MR) görüntülemesi, kemik sintigrafisi, PET (pozitron emisyon tomografisi) gibi testler ise hastalığın yayılım derecesini, yani evresini belirlemek amacı ile yapılır. En uygun tedavi seçeneğine karar vermek için tümörün tipi, evresi ve hastanın genel durumu ve performans kapasitesine bakılır. Buna göre cerrahi tedavi, kemoterapi ve radyoterapi gibi seçeneklerden uygun olanı veya bazen birlikte uygulanması düşünülebilir. Son yıllarda geliştirilen kanserli dokudaki hücrelerin genetik değişikliklerini hedef alan özelleşmiş tedavilerin (akıllı ilaç) uygunluğu açısından hastalar mutlaka değerlendirilmelidir.

 

Hem KOAH hem de akciğer kanseri önlem alınmaz ve tedavi edilmez ise hayatı tehdit edebilecek, yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini olumsuz etkileyen hastalıklardır. Bu nedenle her zaman için yapılabilecek en önemli şey bu hastalıkları önlemek için çalışmak ve en önemli risk faktörü olan sigaradan uzak durmaktır.

Paylaş

Önceki Haber

Tatlısu da Hedef sıfır atık

Sonraki Haber

DAÜ MÜZİK ÖĞRETMENLİĞİ PROGRAMI ÖĞRENCİLERİNDEN CUMHURİYET KONSERİ

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

seventeen + 20 =