Borrell, konuşmasında, Kıbrıs Türklerini her zamanki gibi yok saymakta ve Maraş konusunda Türkiye’ye çağrıda bulunmaktadır. Kapalı Maraş’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti toprağı olduğunu ve kapalı Maraş’ta atılan adımların KKTC Devleti ve Hükümeti tarafından atılmakta olduğunu bir kez daha vurgulamakta yarar vardır. Bu konuda genelde uluslararası toplumun özelde ise Avrupa Birliği’nin muhatabı sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir.
Avrupa Birliği, Kıbrıs meselesinde bir anlaşmaya varılmasını beklemeksizin, üyelik kriterleri hilafına, Kıbrıs Rum tarafını tek yanlı olarak Avrupa Birliği’ne kabul etmekle Kıbrıs konusunda tarihi bir hata yapmıştır. Geriye dönüşü olmayan bu hata ile Avrupa Birliği Kıbrıs konusunda tarafını seçmiştir. Avrupa Birliği’nin Kıbrıs meselesine yaklaşımında eşitlik ve tarafsızlık gibi ilkelerden söz etmek mümkün değildir. Dahası, AB bugüne kadar Kıbrıs Türk Halkına vermiş olduğu hiçbir sözü tutmadığı için artık Halk nezdinde de güvenirliğini ve inanırlığını yitirmiştir.
Borrell açıklamasında “Kıbrıs’ta iki devletli çözüm modelini” reddettiklerini de belirtmiştir. Bu talihsiz açıklama Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk tarafının haklı talep ve isteklerini anlama konusunda ne kadar isteksiz ve önyargılı olduğunu göstermektedir. Mevcut tutumu Rum yanlısı olan, tarafların eşitliğini gözetmeyen Avrupa Birliği’nin, Kıbrıs konusundaki vizyonunu yanlış değerlendirmeler üzerine inşaa ettiği görülmektedir. Hal böyle iken, Avrupa Birliği çözüm modelinin ne olacağına hüküm verecek durumda değildir.
Kıbrıs Türk tarafı, Cenevre’de gerçekleştirilen 5+Birleşmiş Milletler gayri resmi toplantısında, Kıbrıs konusunda bir anlaşmaya varılabilmesini teminen, adada var olan gerçeklere ve iki tarafın işbirliğine dayanan yeni bir vizyon ortaya koymuştur. Kıbrıs Türk tarafının yeni vizyonu adadaki iki Devletin egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün teyidi ile sınırlı değildir. Önerimiz, bu olgunun kabul görmesinin ardından, iki Devlet arasında bir işbirliği tesis edilmesini de içermektedir. Kıbrıs Türk tarafı bu önerinin kabul edilebilir ve sürdürülebilir bir anlaşmanın yolunu açacağına inanmaktadır.
Kıbrıs Türk tarafının görüşlerini ve hatta varlığını dahi görmezden gelen AB’nin Dışişleri Konseyi Toplantılarından, Rum tarafının Kıbrıs konusundaki tutumunu desteklemeyen bir sonuç çıkmasını beklemek mümkün değildir. Avrupa Birliğinin bu politikasına karşın, amacı Kıbrıs Türk Halkının hak ve çıkarlarını korumak olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye’nin sarsılmaz desteği ile birlikte kararlı duruşunu sürdürecektir.