UKÜ Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barlas N. Aytaçoğlu, özellikle son dönemde artan kalp rahatsızlıkları konusunda önemli açıklamalarda bulundu.
Kalp krizi önlenebilir
Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ) Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Barlas N. Aytaçoğlu, kalp ve damar hastalıklarına bağlı ölümlerin tüm dünyada bütün ölümlerin yaklaşık yüzde altmışından sorumlu olduğunu kaydederek, “Bir başka deyişle tüm ölümlerin yarısından fazlasında kalp ve damar hastalıkları rol oynamaktadır” dedi.
Son dönemde özellikle genç yaşta kalp krizinden kaybedilen birçok kişinin haberini okuduğumuza dikkat çeken Aytaçoğlu, kalp krizine giden yolda değiştirilebilen ve değiştirilemeyen faktörler bulunduğunu, özellikle değiştirilebilen faktörlere azami dikkat edilmesi gerektiğini aktardı.
Prof. Dr. Aytaçoğlu, değiştirilemeyecek faktörlerin başında genetik yatkınlığın geldiğini söyleyerek, ailesinde kalp ve/veya damar hastalığından erken yaşta vefat etmiş olanların bu sistemin hastalıklarına yakalanma riskinin de normal topluluklara göre daha fazla olduğunu ancak bunun kader diye kabul edilmemesi gerektiğini ve değiştirilebilir faktörlere dikkat edilmesini önerdi.
Değiştirilebilir faktörler
Değiştirilebilir faktörler hakkında da bilgi veren Aytaçoğlu, “Bu faktörler içerisinde sigara içmek, dikkatsiz beslenme, hipertansiyon, şeker hastalığı, hareketsiz yaşam ve stres ilk sayılabileceklerdir” dedi.
Prof. Dr. Aytaçoğlu, sigaranın vücutta çok ciddi boyutta oksitlenmeye neden olan ve antioksidan varlığının yetersiz kalmasına yol açan ciddi bir alışkanlık olduğunu belirterek, özellikle genetik yatkınlığı olanların bundan uzak durmalarının problemlerin ciddi anlamda azalmasına yardımcı olacağını söyledi.
Beslenme alışkanlıklarında yapılacak değişikliklerin, doğal ve doğru beslenmenin kan yağlarının özellikle LDL denilen ve kötü kolesterol olarak bilinen kolesterol seviyelerinin kontrol edilmesine yardımcı olabileceğinin altını çizen Aytaçoğlu şöyle devam etti: “Şeker hastalığı vücutta yaygın bir yangı (enflamasyon) ortamını tetiklediğinden vücut sürekli bir oksidan baskısı altında kalmaktadır. Bu nedenle şeker kontrolünün etkin bir şekilde yapılması çok önemlidir.”
Hareketsiz yaşamdan uzak durun
Aytaçoğlu, hareketsiz yaşamın ise metabolik sendrom diye tanımlanan kilo alma, yüksek tansiyon, kolesterol yüksekliği ve damar tıkanıklıklarına giden yolun önemli birleşenlerinden olduğunu belirterek, bu nedenle risk faktörleri olan kişilerin mutlaka yaşamlarında egzersizlerin yer aldığı bir tarzı benimsemeleri gerektiğini vurguladı.
Tansiyon yükselmelerine yol açan stres hormonlarının sürekli salınmasının ve bunun sonucunda kalp ve damarlarda aşınmaya (yani damar sertliğine) giden kademelerin tetiklenmesine yol açan stresin günümüz toplum yaşamının ciddi bir parçası olduğunun altını çizen Aytaçoğlu, “Kalp krizlerine bağlı genç ölümlerin en kritik bileşenlerinin başında stres gelmektedir. Baskı altında bir yaşam, kalp ve damar sisteminin hızla aşınmasına neden olmaktadır. Risk faktörleri yüksek olan kişilerin stres hususunda hassas olmaları son derece önemlidir” dedi.