Nadir de olsa da erkeklerde de görülebilen meme kanseri, her 8 kadından birinde görülüyor. Erken teşhisin hayat kurtardığı meme kanserinden korunmanın en etkili yolu ise farkındalık!
Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanseri, her 8 kadından birinde yaşamının bir döneminde gelişebiliyor. Bu oran kadınların neredeyse yüzde 12’sini oluşturuyor. Meme kanserinin belirtilerinin farkında olmak, düzenli kontroller ve erken teşhis hayat kurtaran en önemli etkenler. Bu nedenle her yıl Ekim ayında meme kanseri ile ilgili farkındalık yaratmaya yönelik pek çok etkinlik düzenleniyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi çalışanları da “Pembe Kurdele Takma Günü” olarak kabul edilen 26 Ekim’de farkındalık yaratmak amacıyla gün boyu pembe kurdele ile hizmet verdi.
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı ve Meme Sağlığı Merkezi Başkanı Prof. Dr. Hasan Besim de meme kanserinden korunmak için düzenli kontrollerin önemine vurgu meme kanserinden korunmak için yapılması gerekenleri sıraladı.
Meme dokusunda kanserin yanı sıra pek çok hastalık görülebilir
Kanser dışında da meme ile ilişkili pek çok hastalık ve yakınmanın ortaya çıkabileceğini söyleyen Prof. Dr. Hasan Besim, memenin asırlar boyu bir cinsellik sembolü olarak görülmesinin yanı sıra yenidoğanın beslenmesi açısından da son derece önemli bir organ olduğuna dikkat çekti. Özellikle erişkin çağdaki kadınlarda, hormonal değişikliklerle ilişkili olarak her ay meme dokusunda gelişebilen çeşitli değişikliklerin belirli yakınmalara neden olabildiğine değinen Prof. Dr. Hasan Besim, meme dokusunda kanser olmayan, infeksiyöz patolojileri, gelişimsel anomali ya da varyasyonları gibi pek çok hastalık görülebileceğini söylüyor. Prof. Dr. Besim, bu nedenle meme konusunda odaklanmış bir tedavi merkezinin gerekliliğinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayarak, Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi bünyesinde Meme Sağlığı Merkezi’nin de bu yaklaşımla faaliyetlerini sürdürdüğünü hatırlatıyor.
Meme kanserinde etkili risk faktörlerine dikkat!
Meme kanseri açısından pek çok risk faktörünün varlığına işaret eden Prof. Dr. Hasan Besim, “Bu risk faktörlerinden bir bölümü ne yazık ki kaçınamayacağımız faktörlerdir. Örneğin cinsiyet yani kadın olmak, yaş, ailede meme kanserli yakın bir akrabanın varlığı ya da genetik özellikler gibi çeşitli risk faktörlerini değiştirmek ne yazık ki mümkün değildir. Ancak
obezite, fazla miktarda alkol kullanımı, çeşitli hormonlar gibi bazı korunulabilir risk faktörleri de bulunmaktadır” diyor. Prof. Dr. Besim, “Bu risk faktörlerinden herhangi birine sahip olmak mutlaka meme kanseri gelişeceği anlamına gelmez” ifadesini de kullanıyor.
Meme kanseri açısından risk grubunda mısınız?
Meme kanseri açısından artmış bir risk grubunda olup olmadığınız konusunda karar verebilmek için birtakım sorulara verilecek cevapların önemli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Hasan Besim, bu soruları şöyle sıraladı: Önceden meme kanseri tanısı aldınız ve tedavi oldunuz mu? Anne, kız kardeş ya da kızınızda meme kanseri ve/veya over kanseri var mı? Obez misiniz? Önceden göğüs bölgenize çeşitli nedenlerle radyoterapi aldınız mı? Adet görmeye 12 yaşından önce mi başladınız? Menopoza 55 yaşından sonra mı girdiniz? İlk hamileliğiniz 30 yaşından sonra mı? Hiç çocuğunuz olmadı mı? Her gün iki bardaktan daha fazla alkol içmekte misiniz? Uzun yıllar hormon replasman tedavisi kullandınız mı? Bu listeyi daha da uzatmanın mümkün olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hasan Besim son olarak şunları kaydetti; “Ancak eğer yukarıdaki sorulardan biri ya da birkaçına “evet” yanıtı veriyorsanız, normale göre artmış bir meme kanseri riskine sahip olma olasılığınız bulunmaktadır. Bu durumda paniğe kapılmanıza gerek yoktur. Ancak öncelikle vücudunuzu tanımanız, kendi kendinize meme muayenesini öğrenip ayda bir defa uygulamanız, iyi bir merkezde yıllık meme kontrollerinizi yaptırmanız önerilmektedir. Unutulmaması gereken, meme kanserinde erken teşhis oldukça kolaydır ve erken tanı alan meme kanserlerinde tedavi çok daha yüz güldürücüdür.”
Meme Sağlığı Merkezi, büyük bir ihtiyacı karşılıyor
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi bünyesinde oluşturulan ve Mayıs 2014’den bu yana hizmet veren Meme Sağlığı Merkezi’nin, ülkemizde meme ile ilgili tüm hastalıkların tanı ve tedavisi, takibi, sağlıklı kadınların ise meme kontrollerini gerçekleştiriyor. Prof. Dr. Hasan Besim ,“Merkezin kuruluşundaki bir diğer amaç ise Kıbrıs’ta yaşamakta olan kadınların meme sağlığı konusunda bilgilenmelerini ve farkındalık geliştirmelerini sağlamak, ülkemiz kadınlarının meme sorunlarında, alanında uzmanlaşmış hekimler tarafından sağlanan multidisipliner bakım olanağına kendi ülkelerinde kolaylıkla ulaşabilmelerini olanaklı hale getirmektir. Meme ile ilgili bir sorunda, tek hekim yerine bu alana odaklanmış bir ekip tarafından tanı ve tedavi süreçlerinin gerçekleştirilmesi, bu süreçte gelişmiş teknik imkanlardan faydalanılması merkezin önceliğidir” ifadesini kullanıyor.
Meme kanserinin tanı ve tedavisi nasıl yapılıyor?
Prof. Dr. Hasan Besim, merkezde düzenli olarak meme sağlığına yönelik tarama programları organize edildiğini ve tüm hasta verilerinin, hem elektronik hem de yazılı olarak kayıt altına alındığını belirtti. Özellikle meme kanseri olgularının, tanı tedavi ve takip işlemlerinin, Cerrahi, Tanısal ve Girişimsel Radyoloji, Patoloji, Plastik Cerrahi, Radyasyon Onkolojisi ve
Medikal Onkoloji uzmanlarından oluşan multidisipliner ve uzman bir ekip tarafından yürütülüyor.
Görüntüleme altyapısı olarak Dijital Mamografi (MMG), Ultrasonografi (USG), Renkli Doppler Ultrasonografi (RDUS), 1.5 ve 3.0 Tesla Manyetik Rezonans (MR) ve Tomosentez olanaklarının bulunduğu merkezde, USG eşliğinde kor ve ince iğne biyopsisi/aspirasyonu ve gerekli durumlarda kullanılmak üzere “Breast Lesion Excision System (BLES)” altyapısının da bulunduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Besim, muayenede saptanmayan küçük meme lezyonlarının radyolojik yöntemlerle işaretlenerek çıkarılmasını sağlayan stereotaktik biyopsi işlemlerin ve son dönemlerde güncel meme kanseri tedavisinde kullanılan meme koruyucu cerrahi, sentinel lenf nodu biyopsisi uygulamalarının yapılabildiğini belirtti. Yine uygun olgularda, mastektomi sonrası doku genişleticiler, implantlar ya da flep uygulamaları ile rekonstrüksiyon ve estetik girişimlerin (Onkoplastik Cerrahi) Plastik Cerrahi uzmanları ile beraber,eş zamanlı ve ardışık girişimler uygulanabileceğini de sözlerine ekledi.