Doğu Akdeniz Üniversitesi Kentsel Araştırma ve Geliştirme Merkezi (DAÜ KENT-AG) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Hoşkara, “Kentsel Ekim” ve 4 Ekim Dünya Habitat Günü’ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Hoşkara, söz konusu açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Her Ekim ayında BM-Habitat (UN-HABITAT) ve ortakları, kentsel sürdürülebilirlik üzerine bir aylık etkinlikler ve tartışmalar düzenlemektedir. Her yıl Ekim ayının ilk Pazartesi günü olan Dünya Habitat (İnsan Yerleşimleri) Günü ile açılışı yapılan ve 31 Ekim Dünya Şehirler Günü ile son bulan etkinlikler, Kentsel Ekim olarak adlandırılmaktadır. Kentsel Ekim, herkesin, şehirlerimizdeki ve kasabalarımızdaki hızlı değişimin yarattığı zorluklar ve fırsatlar hakkında gerçekleşecek olan sohbetin bir parçası olması için bir fırsattır. Her Ekim ayında, Kentsel Ekim kapsamında, ulusal ve yerel yönetimlerden üniversitelere, STK’lara ve topluluklara kadar, sürdürülebilir kentleşmeyle ilgilenen herkes, sanal ve/veya fiziksel etkinlikler ve tartışmalar düzenlemeye veya katılmaya teşvik edilmektedir. 2021 yılı Kentsel Ekim’i, BM-Habitat’ın Şehirler için İklim Eylemi (ClimateAction4Cities) kampanyasının da teması olan ‘iklim krizine’ odaklanacak, ancak konuyla ilgili faaliyetler sürdürülebilir kentleşmenin herhangi bir yönü ile ilgili olabilecektir.
Kentsel Ekim etkinliklerinin başlangıç günü olarak ele alınan Dünya Habitat Günü’nün amacı ise, şehirlerimizin durumu ve herkesin yeterli barınma temel hakkı üzerinde düşünmektir. Aynı zamanda dünyaya, şehirlerimizin ve kasabalarımızın geleceğini şekillendirme gücü ve sorumluluğuna sahip olduğumuzu hatırlatmayı amaçlayan ve her yıl Ekim ayının ilk pazartesi günü kutlanan Dünya Habitat Günü, 1985 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 40/202 sayılı Karar ile kurulmuş ve ilk olarak 1986 yılında kutlanmıştır. Bu bağlamda, 2021’de 4 Ekim’e denk gelen Dünya Habitat Günü’nün bu yılki teması, ‘karbonsuz bir dünya için kentsel eylemi hızlandırmak’ olarak belirlenmiştir. Dünya genelinde şehirler, kentsel sera gazı emisyonlarının büyük kısmını oluşturan ulaşım, binalar, enerji ve atık yönetimi ile küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 70’inden sorumludur. BM-Habitat’ın çeşitli belgelerinde de vurgulandığı üzere, gezegenimizin geleceği, sürdürülebilir, karbon nötr, kapsayıcı şehirler ve kasabalar yaratmak için birlikte çalışan ulusal, bölgesel ve yerel yönetimler ve kuruluşlara, topluluklara, akademik kurumlara, özel sektöre ve ilgili tüm paydaşlara bağlıdır. Dünya Habitat Günü, küresel ‘Sıfıra Doğru Yarış Kampanyası’nı ve BM-Habitat’ın ClimateAction4Cities’ini güçlendirmeyi ve yerel yönetimleri, Kasım ayında yapılacak uluslararası iklim değişikliği zirvesi COP26’ya kadar eyleme geçirilebilir sıfır karbon planları geliştirmeye teşvik etmeyi hedeflemektedir. Bu bağlamda tüm dünyada farklı düzeyde etkinlikler düzenlenmekte olan Dünya Habitat Günü’nde, şehirler, küresel karbondioksit emisyonlarının yaklaşık yüzde 70’inden sorumlu olduğundan, sürdürülebilir, karbonsuz, kapsayıcı şehirlerin nasıl oluşturulacağına odaklanılacaktır.
Daha kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir şehirlere ulaşmak ve “Karbonsuz Bir Dünya İçin Kentsel Eylemi Hızlandırmak”
Bugün dünya nüfusunun yüzde 55’i şehirlerde ve kasabalarda yaşamaktadır ve bu sayı her geçen gün artmaktadır. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amacı (SKA) 11, “Şehirleri kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir kılmak” amacıyla, sürdürülebilir kentleşmeyi küresel kalkınma gündemlerinin merkezine koymaktadır. 2016 yılında Yeni Kentsel Gündemin benimsenmesiyle, dünyanın pek çok ülkesinde ulusal ve yerel yönetimler, SKA11 (SDG11)’i gerçeğe dönüştürmek için tüm paydaşları dahil ederek, şehirlerin, dönüşümsel bir değişimden faydalanabilir olması ve kentleşen bir dünyada herkes için daha iyi bir yaşam sağlayabilir olması adına yeniden yapılanma ve strateji belirleme yoluna gitmeye başlamışlardır. Dünya Habitat Günü 2021 yılı için belirlenen ‘Karbonsuz bir dünya için kentsel eylemi hızlandırmak’ ana teması kapsamında BM-Habitat’ın vermeye çalıştığı temel mesajlar ise aşağıda sıralanmıştır (https://urbanoctober.unhabitat.org/sites/default/files/2021-09/whd-2021-key-meesages.pdf):
· İklim değişikliğine karşı mücadele şehir ve kasabalarda kazanılacak ya da kaybedilecektir. Gezegenin geleceği, kent sakinlerimizin eylemlerine bağlıdır. Ekonomik büyümenin ve nüfusun şehirlerde yoğunlaşması, onları iklim değişikliğine katkıda bulunan kilit unsurlar haline getirmektedir.
· Şehirler, küresel nüfusun yüzde 50’sinden fazlasını, küresel enerji tüketiminin üçte ikisini ve yıllık küresel karbon emisyonlarının yüzde 70’inden fazlasını oluşturmaktadır.
· Küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi sıcaklıkların 1,5 C üzerinde sınırlamak için, 2050 civarında net sıfıra ulaşan 2010 seviyelerine kıyasla, küresel emisyonları 2030’a kadar yüzde 45 azaltmalıyız. Küresel sıcaklıklar bunun üzerine çıktığında en şiddetli iklim etkileri beklenecektir.
· Net sıfır iklim eylemi, emisyonları azaltan eyleme bütünsel bir yaklaşım getirerek, kimseyi ve hiçbir yeri geride bırakmamalıdır.
· Bu, şehirleri farklı şekilde planlamak, inşa etmek, yönetmek ve güçlendirmek için kritik bir andır. Her ülke, şehir, finans kurumu ve şirket, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona geçiş planlarını benimsemelidir. Düşük ve sıfır karbon hedefleri, yerel ekonomik fırsatlar sağlar, enerji şebekesinin direncini ve ticaret ve ihracatta rekabet gücünü artırır.
· Şehirlerdeki karbon emisyonlarının çoğu binalardan gelmektedir. Kasabalar ve şehirler, yerel koşullar için tasarlanmış enerji verimli altyapı ve konutlar inşa etmelidir. Aynı zamanda, mevcut binalar, çok daha az enerji kullanmaları için, daha iyi yalıtım veya havalandırma gibi daha verimli önlemler veya teknolojiler uygulanarak güçlendirilmelidir.
· Isıtma, aydınlatma ve iklimlendirme dahil olmak üzere binaları çalıştırmak için kullanılan enerji yüzde 28’dir.
· Tüm karbon emisyonlarının ülkelerin temiz, kaynakları verimli kullanan enerji üretmesi ve fosil yakıtlardan uzaklaşması gerekir. 2009’dan beri yenilenebilir elektriğin maliyeti hem güneş hem de rüzgar enerjisi için düştü ve düşmeye devam edecektir. Şimdi ve gelecekte enerji tüketimi ve ilgili maliyetler azaltılacak ve örneğin hava kirliliğinin azaltılması gibi sağlıkla ilgili faydalar daha sürdürülebilir bir geleceği güvence altına alacaktır.
· Kirletici enerjiden yenilenebilir enerjiye geçiş, etkilenen toplulukları desteklemek ve yeşil işler yaratmak için yerel yönetimleri, sendikaları ve özel sektörü içeren adil bir geçiş olmalıdır.
· 2050’de var olacak altyapının çoğu henüz inşa edilmedi. Yapı malzemeleri ve inşaat sektörü, yıllık karbondioksit emisyonlarının yüzde 11’ini oluşturuyor. Çıkarılırken veya üretilirken karbondioksit üretmeyen malzemelerin kullanılması emisyonları azaltacaktır.
· Karayolu, demiryolu, hava ve su yoluyla ulaşım, karbondioksit emisyonlarının yaklaşık beşte birini oluşturmaktadır; çoğunluğu şehir içi araba gezileri de dahil olmak üzere karayolu taşımacılığından gelmektedir. Güvenli, erişilebilir, uygun fiyatlı ve düşük karbonlu toplu taşımanın yanı sıra yürüyüş ve bisiklete binme tesisleri de dahil olmak üzere entegre modellere acilen odaklanılması gerekmektedir. İyi ulaşım altyapısına sahip kompakt şehirler planlamak, sera gazı emisyonlarını azaltmanın anahtarıdır.
· Kaynak verimli ekonomilere geçişi desteklemek amacıyla COVID-19’dan kapsayıcı bir yeşil toparlanma için iklim eylemini hızlandırmak, iklim değişikliğini yavaşlatacaktır. Yenilenebilir enerji tarafından yönlendirilen entegre, bağlantılı ve daha yeşil şehirler, gezegenin yanı sıra kentsel toplulukların sağlığını da sağlayacaktır.
Tüm bu mesajları incelediğimizde, dünya ülkelerinin ve şehirlerinin konuştuğu konuları, odaklandığı sorunları ve olası çözümleri gördüğümüzde, Kuzey Kıbrıs’ta şehirlerimiz bunun neresinde ve neler yapıyor diye yeniden düşünmeden edemiyoruz. Yerel seçimlerin de yaklaştığı önümüzdeki aylarda,
– Şehirlerimiz kime aittir?
– Şehirlerimizde nasıl bir yaşam ve yaşam kalitesi hayal ediyoruz?
– Birlikte nasıl daha iyi yaşayabiliriz?
– Statükoları muhafaza etmekten nasıl kurtulabiliriz?
– Çıkarların çeşitliliğinin de farkında olarak, paydaşlar olarak rollerimizi, ‘şehirlerimizi daha iyiye ve kamu yararına uygun olacak şekle getirmek üzere’ nasıl yeniden belirleyebiliriz?
– Şehirlerimizi nasıl daha kapsayıcı, güvenli, dayanıklı ve sürdürülebilir hale getirebiliriz?
gibi soruların yanıtlarını hep birlikte aramalıyız. Bütün bu soruların yanıtlarını ararken de kimseyi ve hiçbir yeri geride bırakmayan, kapsayıcı ve bütünleşik bir planlama anlayışına doğru kendimizi, kurumlarımızı, yaklaşımlarımızı değiştirip dönüştürmeliyiz.”