“İsrail ordusunun, mübarek Ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya düzenlediği operasyonlardan sonra, Gazze’ye yönelik olarak havadan, denizden ve karadan başlattığı saldırılar sürüyor. Bayram dinlemeden son sürat devam eden saldırılarda çocuklar, kadınlar ve siviller katledilirken, BM Güvenlik Konseyi ve diğer uluslararası güçler, 1964-74 döneminde Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırılarına seyirci kaldıkları gibi, Gazze’ye yönelik İsrail saldırılarına karşı da seyirci kalıyor. İsrail’in uyguladığı devlet terörüne, vahşete ve katliamlara seyirci kalanlar, İsrail’in işlemekte olduğu insanlık suçuna ortak oluyor.
Dünya, Gazze’ye yönelik saldırılara seyirci kalırken, Anavatan Türkiye’nin tek başına bu saldırılara karşı çıkması, tepki göstermesi, bu saldırıların sonlandırılması için gösterdiği uğraş ve gayret, insanlık, hukuk ve adalet adına en büyük hizmettir. Tarih bunu kaydedecektir.
Gazze’de yaşanan vahşet, terör ve soykırıma dünyanın seyirci kalması, bizlere bir kez daha Kıbrıs’ta Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü ile Türk askerinin varlığının ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Kıbrıs’ta geçmişte yaşananları ve Gazze’de yaşanmakta olanları dikkate aldığımızda Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinden vazgeçmemiz mümkün değildir. Rum-Yunan ikilisi ile BM ve AB’nin ‘Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılsın, Türk askeri Kıbrıs’tan uzaklaştırılsın, Kıbrıs’ta güvenliği AB sağlasın’ taleplerinin nedeni de şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Ama, dünya şunu bilmelidir ki; Türkiye’nin garantörlüğü kaldırılmayacak, Türk askeri Kıbrıs’tan çekilmeyecek ve KKTC, Gazze olmayacaktır.
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını bir kez daha şiddetle kınarken, bu saldırılarda şehit düşen Filistinli kardeşlerimize Tanrı’dan rahmet, Filistin halkına başsağlığı dilerim. Desteğimiz ve dualarımız Filistin halkı içindir.”