


Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Dr. Fazıl Küçük Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı
Öğretim Üyesi Doç. Dr. Amber Eker Bakkaloğlu Mor Gün – Epilepsi Farkındalığı Günü ile
ilgili açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Bakkaloğlu yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:
“Mor gün, epilepsi konusunda farkındalık oluşturmak amacı ile her yıl 26 Mart’ta tüm dünyada
kutlanan bir gündür. Mor gün fikri ilk kez 2008 yılında Kanadalı epilepsi hastası 9 yaşındaki
kız çocuğu Cassidy Megan tarafından ortaya atılmıştır. Cassidy mor rengi bazı kültürlerde
yalnızlığı ifade ettiği için tercih etmiştir. Bu epilepsili insanların birçoğunun hissettiği
toplumdan izole edilme hissine karşılık gelmekteydi. Cassidy’nin amacı
insanların epilepsi hakkında konuşmalarını sağlamak ve onların yalnız olmadıklarını
hissettirmekti. 26 Mart’ta her yıl insanlar mor renkte giyinerek epilepsiyi konuşuyor ve epilepsi
hastalarına destek oluyorlar.
Epilepsi halk arasında "sara" olarak da bilinir. Epileptik nöbetler bir grup beyin hücresinden
aniden başlayan, geçici, anormal elektrik deşarjları sonucu ortaya çıkan bir klinik durumdur.
Toplumdaki her 20 kişiden biri, hayatının herhangi bir döneminde, bir defaya mahsus olmak
üzere epileptik nöbet geçirebilir ve bu nöbet bir daha hiç tekrarlamayabilir. Bu yüzdendir ki,
“epilepsi hastalığı” tekrarlayan epileptik nöbetleri tanımlar.
Her yıl, 100.000 kişinin yaklaşık 45’ine epilepsi hastalığı tanısı konulmaktadır. Epilepsi
hastalığı, erkek ve kadınlarda ve ırk ayrımı olmaksızın eşit olarak görülmektedir. Ayrıca
epilepsi nöbetleri herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir.
Epileptik nöbetler, parsiyel (yani beyinde bir bölgeye sınırlı başlayan nöbetler) ve jeneralize
(beynin genelini etkileyen nöbetler) şeklinde gözlenebilir. Bir ayakta ya da kolda kasılmalar,
daha önce olmamış bir olayı olmuş gibi (deja-vu) hissetme, hoş olmayan koku veya tat
hissetme, mideden yukarı doğru yükselen hoş olmayan bir his, başın bir yöne doğru çekilmesi,
yalama, yutkunma, ağız şapırdatma, kıyafetini çekiştirme gibi hareketler, parsiyel epileptik
nöbetlerde gözlenebilir. Jeneralize nöbetlerde bilinç kaybı ile birlikte ani olarak dalma, tüm
vücutta kasılma ve sıçramalar oluşabilir. Hastalarda, nöbet sırasında ağızdan köpük gelmesi,
dilini ısırma, idrar ve gaita kaçırması gözlenebilir.
Genetik gelişimsel anormallikler, beyin enfeksiyonları, kafa travmaları, beyin tümörleri, beyin
kanamaları, bazı ilaçlar, aşırı alkol tüketimi, metabolik bozukluklar epileptik nöbetlere yol
açabilir. Ancak epilepsi hastalığı tanısı almış bireylerin yaklaşık yarısında, herhangi bir neden
tespit edilmeyebilir.
Epilepsi nöbeti geçiren bir kişiye müdahale ederken öncelikle sakin olmak hastaya yapılacak en
önemli yardımdır. Özellikle büyük nöbetler sırasında hastanın ağzından gelen salgıların
hastanın boğazına kaçmasını engellemek için hasta yan yatırılmalı, başını çarpmasını önlemek
için altına yumuşak bir nesne konmalıdır. Çenede kilitlenme olması durumunda, kaşık, tahta
gibi bir cisim veya elle hastanın ağzının açılmaya çalışılmamalıdır. Bu hem müdahaleyi yapan
kişinin hem de hastanın yaralanmasına neden olabilir, bu sırada kırılan bir diş veya oluşan bir
kanama nefes almayı daha da güçleştirebilir.
Genelde nöbetler 1-3 dk içinde sonlanırlar. Ancak 5 dk üzerinde devam eden nöbetlerde
hastanın hızlıca bir sağlık kuruluşuna ulaştırılması gerekir. Epilepsi hastalarının çoğu
doktorlarının önerilerine uyduğu takdirde hayatlarını diğer insanlardan farksız şekilde
sürdürebilirler. Nöbet geçirme durumunda risk oluşturabilecek yükseklik veya dalma, suyla
ilgili meslekler ve sporlar dışında sporla uğraşabilir, meslek ve okul hayatını rahatlıkla
sürdürebilirler.”