Boyundan Başlayıp Omuz ve Kollara Yayılan Ağrılar, Boyun Fıtığının Habercisi Olabilir.

Boyundan Başlayıp Omuz ve Kollara Yayılan Ağrılar, Boyun Fıtığının Habercisi Olabilir.

–          Gülmek, düzenli çalışmak, sosyal uğraşılar ve hayata bağlılık,  boyun ağrısına karşı en önemli silahtır.

Günümüzde boyun fıtığı görülme sıklığı, yaşam tarzında yaşanan değişimlere bağlı olarak her geçen gün artıyor. Özellikle telefon ve tablet gibi teknoloji ürünlerinin kullanımındaki artış, yanlış duruş ve hareketsizlik gibi nedenler boyun fıtığını yaygınlaştırıyor. Pandemi döneminde evde geçirilen sürenin artması da beraberinde getirdiği teknoloji kullanımı ve hareketsizliği artırdığı için boyun fıtıklarının artmasına neden oluyor.

Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Anabilim Dalı Uzmanı Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, boyun fıtığını ve bu hastalıktan korunmak için neler yapılması gerektiği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Boyun fıtığının, boyun omurlarının arasındaki kıkırdağın, omurilik kanalına doğru yer değiştirmesi ve çıkması sonucu omurilikten çıkıp kola gelen sinirlere ve omuriliğe baskı yapması ile oluşan bir hastalık olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, belde olduğu gibi boyunda da fıtık olabileceğine dikkat çekti. Omurları birbirinden ayıran disklerin ortasında jel kıvamında bir madde ve bunun çevreleyen yastıkçıklardan oluştuğunu söyleyen Prof. Dr. Seçer, boyun fıtığı oluşumunu “Bu yastıkçıklardan daha dışta olanlar, içtekilere göre kuvvetli ve serttirler. Yaşın ilerlemesi ve travmaya maruz kalma durumlarında bu yastıkçıklar yıpranmaya başlar. Dıştaki tabaka giderek incelir, ani yapılan ters bir hareket sonrasında yırtılır. İçteki jel kıvamındaki madde bu yırtıklardan dışarı doğru kayarak, omurilikten çıkıp kolumuza giderek o bölgelere hareket emri veren veya o bölgelerin duyusunu algılamanızı sağlayan sinirimize baskı yapar. Böylece boyun,kol ağrısı ve o kolumuzda uyuşma, karıncalanma, bazen de güçsüzlük hissederiz” ifadesiyle anlatıyor.

Boyun Fıtığının Nedenleri

Belirgin bir nedeni olmasa da trafik kazaları, travmalar, aşırı manevralar, çarpmalar, yaşlanmaya bağlı dejeneratif değişiklikler, uzun süreli bilgisayar ve daktilo kullanımı, yanlış duruş gibi nedenlerin boyun fıtığına neden olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, boyun fıtıklarının sıklıkla miyafasial ağrı, fibromiyalji, donuk omuz gibi boyun ve omuz kasları ile kolu etkileyen hastalıklarla karıştırıldığını söylüyor.

Günlük hayatın gerilimleri, boyunun yanlış hareketleri ve yanlış pozisyonları, psikolojik gerginlik, boyun kaslarında zayıflık, soğuğa maruz kalmak, yorgunluk, ev işleri, dikiş nakış, temizlik, perde asma, silme gibi aktivitelerin ağrılarını arttırdığını ifade eden Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, “Bu yüzden kadınlarda boyun ağrılarının görülme sıklığı fazladır” diyor.

Özellikle stres boyun kaslarında kasılmaya neden olur ve boyun ağrısı ve gerilim baş ağrısı ortaya çıkar. Bu şekilde ortaya çıkan ağrılarda kas gevşeticileri yanı sıra bölgeye yapılan kuru iğne, gevşeme egzersizleri, fizik tedavi yapılması ve antidepresan ilaç verilmesi yoluna gidilir.

Stres boyun ağrısını artıran ve kronikleştiren en önemli sebeptir. Ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlarımız boyun ağrısını artırır. Boyunda sürekli gerginlik ve ağrılı noktalar tespit edilebilir. Gülmek, düzenli çalışmak, sosyal uğraşılar ve hayata bağlılık boyun ağrısına karşı en önemli silahtır. Boyun kasları, aynı zamanda başın arka kısmına yapışır. Bunların aşırı kullanımı, gergin duruş, çalışma koşullarının ağırlığı, stresin birikmesi, şiddetli boyun ve baş ağrıları yapabilir. Dolayısıyla baş ağrıları da boyundan kaynaklanabilir.

Boyun Fıtığının Etkileri Hayatı Zorlaştırabilir

Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, boyunda, omuz ve kollara yayılan tek taraflı ya da iki taraflı ağrıların boyun fıtığının en belirgin belirtisi olduğunu vurguluyor. Ağrı bazen iki kürek kemiğinin arasına ve sırta doğru yayılır. Bununla birlikte baş ağrısı da olabilir. Ağrı, kolu sarkıtmakla artar, başın üzerine kaldırdığında ise nispeten azalır.

Prof. Dr. Seçer, boyun fıtığının belirtilerini, “Kollar ve/veya ellerde uyuşma, hissizlik ya da aşırı hassasiyet, kol ve/veya ellerde kas gücünde azalması (elinden sık sık bir şeyleri düşürme, kavrama güçlüğü), kas spazmı, boyun hareketlerinde kısıtlılık olabilir. İleri safhalarda omurilik etkilenmişse bacaklarda güçsüzlük, uyuşma, yürüme bozukluğu, idrar kaçırma veya yapamama gibi yakınmalar görülebilir. Nadiren de olsa baş dönmesi, kulak çınlaması, gözlerde sinek uçuşması, bulantı, konsantrasyon bozukluğu gibi yakınmalar eşlik edebilir” sözleriyle özetliyor.

Tanı için öncelikle hastanın yakınmalarının dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve karışabilecek hastalıkları da ekarte edecek şekilde ayrıntılı muayenesinin yapılması gerekir. Daha sonra direkt grafileri çekilir ve disk mesafelerinde daralma ve servikal aksın durumu ve dejeneratif değişiklikler ortaya konur. Varsa mekanik bir bozukluk tespit edilir. Boyun fıtığı için kesin tanı, Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) ile konur.

Geleneksel Tedavilerin Etkisiz Kalması Cerrahi Müdahaleyi Gündeme Getirir.

Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, boyun fıtığında tedavinin hastanın nörolojik durumuna göre belirlendiğine dikkat çekiyor. Radyolojik olarak boyun fıtığının olması ise şikayet yoksa cerrahi gerektirmez. Yine de tanı konup ameliyat ne kadar erken yapılırsa oluşmuş olan nörolojik kötüleşmenin iyileşmesi o kadar başarılı ve erken olur. Ameliyat düşünülmeyen hastalarda konservatif tedavi yöntemleri kullanılır, hastaya duruş ve hareketleri ile ilgili önerilerde bulunulup egzersiz verilir. İlaç tedavisi, manuplatif tedavi, fizik tedavi ve traksiyon, enjeksiyon (algolojik tedavi) ve güçlendirme egzersizleri geleneksel tedavinin en önemli yöntemleridir.

Geleneksel tedavilerin etkisiz kalması ise cerrahi müdahaleyi gündeme getirir. Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, ameliyatın boynun ön ya da arka kısmından yapılabildiğini söylüyor. Eğer boynun ön kısmından yapılırsa omurlar arasındaki diskin hemen hemen tamamı çıkarılır ve omurlar arasına protez ya da kemik greftler ile kafes konur. Prof. Dr. Seçer, en sık kullanılan yöntemin bu olduğunu vurgulayarak, “En sık tercih edilen yöntem budur ve aynı seviyede bir daha tekrarlama olmaz. Eğer arka tarafta ameliyat yapılırsa sadece taşmış olan disk parçası alınır ve her hangi bir protez ve sabitleme işlemi yapılmaz. Arka taraftan yapılan ameliyatlardan sonra düşük de olsa bir tekrarlama riski mevcuttur. Ameliyat sonrası hasta 3-4 saat sonra yürümeye başlar ve kendi ihtiyaçlarını görebilir. Yaklaşık 7-10 günlük bir istirahat sonrası işine dönebilir” ifadesini kullanıyor.

Paylaş

Önceki Haber

Kalp Krizi Geçiren Hastanın Kalbinde Oluşan Delik, Kıbrıs’ta İlk Kez Uygulanan Şemsiye Yöntemiyle Kapatıldı.

Sonraki Haber

Yakın Doğu Koleji Yönetim Kurulu Üyeleri Esentepe Belediye Başkanı Cemal Erdoğan’ı  Ziyaret Ederek, Şubat 2021’de Eğitime Başlayacak Dr. Suat Günsel Girne Koleji ile İlgili Görüş Alışverişinde Bulundu…

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

15 − twelve =