



Çırak olmadan Usta olunmaz…
“Yakın dostlarımın “en nihayet bitirdin?” dediklerini duyar gibiyim. Mühendislik anlamında detaycı ve titiz olunca, uzun süren hazırlık süreci malesef bitmek bilmedi. Üretimi en verimli, ürünü daha kaliteli ve standartlara uygun nasıl yaparım diye yazıp çizmekten günler gelip geçti.. Fabrikasyon yani seri imalatının yapılması konusunda kafa yormaktan yorulmuşum ki pes ettim. Canım babamdan bu işte bana yol göstermesini istedim. Yılların tecrübesine sahip olmanın ayrıcalığını yaşamak anlatılamaz bir duygu. Sanki de sihirli değnek.. Günler içinde seri üretim için cihazları yerleştirdik ve üretim hattını kurduk. Tik tak saat gibi üretime başladık.
Otomasyon ve standartlar olmadan olmaz…
Piyasada bulunan benzer ürünlerin neredeyse tümünü ‘tersten mühendislik’ yaparak (içini açarak/demonte ederek) inceledim. Üretim için her aşamayı otomasyon ile nasıl üretebilirim diye sorguladım. Bu amaç için birçok cihazın tasarımını ve üretimini yaptım. Önce üretecek ve kalite kontrol testlerini yapacak cihazların üretimini yaptım. Sonra ürün üretmeye başladım. Üretim hattının sonunda her bir ürün yaşlandırma ve kalite kontrol testlerinden geçiyor. Ardından sadece iyi ‘elmalar’ paketleniyor.
LED lambalar bahane; akademi, tekno-park ve sanayi işbirliği şahane…
Bir fikirle yola çıktım. Fikirden tasarıma, tasarımdan mühendislik çalışmasına, ardından üretime ve en sonuna ürüne dönüşmesi için birçok unsurun bir araya gelmesi gerekti. Bugün birçok girişimci kendi dünyasında ‘eureka’ fikriyle yaşıyor. Ancak bunu bir türlü somut veya elle tutulur bir ürüne dönüştüremiyor. Bunun başlıca sebebi doğru malzemelerin, doğru oranlarda ve doğru sırayla bir araya gelememisinden dolayıdır. Bknz. Kek yapmak… Bunun olması için tekno-parklar, üniversiteler ve devletler vizyon ve çaba ortaya koyuyor. Ancak her ülkenin damak tadı aynı değildir. Bir kek tarifi diğer ülkeye uymamaktadır.
Çelimsiz fidanı toprağa ekmek yerine, olgun gövdeli ağacın dalında “aşı” yapmak…
Bir deneme yapıyorum. Olacağından çok umutluyum. Önemli olan fikirden ürüne gitmenin ötesinde, çalışan bir modelin kurgulanmasıdır. Altyapısı güçsüz ancak dinamik ve girişimci ‘start-up’ ların, olgun ve tecrübeli şirketlerle buluşması ve iş birliği yapması bu modelin temelini oluşturuyor. İki farklı varlığın (genç ve olgun) birbirlerine karşılıklı kazandıracakları bir yapının oluşturulması ve bu symbionik ilişkinin ürüne dönüşmesi kazanımın en büyük göstergesidir.
Bu ülkenin, 1)hızlı fikir üretebilen, çağı yakalamış girişimcilere, 2)onlara kol açan, yol gösteren, kökleri derinleşmiş, engin tecrübeye sahip sanayicilere, 3)ve en önemlisi bu iki yapıyı, ‘yeni’ veya ‘symbionik’ yapıda buluşturabilecek; vizyon ve mekanizmalara ihtiyacı olduğuna olan inancım tamdır.
DAMLA LED lambaları çok yakında raflar da… ”